BÜNYAN ULU CAMİİ’Nİ YAPTIRAN ZAHİREDDİN MAHMUD’UN KAYSERİ’DEKİ AİLESİ - Mehmet ÇAYIRDAĞ


 

BÜNYAN ULU CAMİİ’Nİ YAPTIRAN ZAHİREDDİN MAHMUD’UN KAYSERİ’DEKİ AİLESİ

MEHMET ÇAYIRDAĞ

 On dördüncü yüzyılın başında Anadolu Selçuklu devletine son veren Moğol-İlhanlı Devleti, o tarihten itibaren Anadolu’yu, gönderdikleri umumi valileri ile idare etmeye başlamışlardı. Bu tarz idareleri, onların son Anadolu valisi, Uygur asıllı Alaaddin Eretna’nın Anadolu’nun ortasında Sivas-Kayseri merkezli devletini kurduğu 1340’lı yıllara kadar devam etmiştir. İşte bu dönem Anadolu valilerinden birisi de 1329 yılında, İlhanlılar’ın son büyük hükümdarı Ebu Said Bahadır Han tarafından bu göreve tayin edilen Uygur Esen Kutluğ’un (Tacıkızıl) oğlu Emir Zahireddin Mahmud’dur. Anadolu’daki görevi hakkında fazlaca malumatın bulunmadığı Zahireddin Mahmud’u 1333 yılında Bünyan’da yaptırmış olduğu Ulu Camii ile bilmekteyiz1 . Zahireddin Mahmud aynı yıl merkeze alınmış ve yerine başka bir vali tayin edilmiştir. İran, Irak ve Anadolu’yu ellerinde bulunduran İlhanlılar’ın merkezleri bugün İran Azerbaycanı’nın da merkezi olan Tebriz Şehri idi. Yazlıkları (yaylak) ise Van Gölü kenarındaki Aladağ idi. Daha önceki araştırmalarımızda Bünyan2 Ulu Camii’nin kitabesine dayanarak, caminin İlhanlı Valisi Zahireddin Mahmud’a ait olduğunu tespit etmiştik. Portalindeki kurt başı (grifon) motifleri ile dikkat çeken caminin daha önce kitabesi tam olarak doğru okunamadığından, mimarının isminin “Kaluyan” olarak okunmasına dayanılarak, bu mimarın Anadolu Selçukluları’ndaki büyük mimar “Kaluyan” olduğu zannedilmiş ve bu yüzden cami Selçuklu dönemine tarihlenmiş, bütün yayınlara da bu şekilde geçmiştir. Hâlbuki kitabede zikredilen Kaluyan, kitabeye göre Kara Bula (Bolı) oğlu Kaluyan olup Selçuklu Abdullah oğlu Kaluyan’dan yaklaşık yüz yıl kadar sonra yaşamıştır. Tespit ettiğimiz İlhanlı mimarı Kaluyan sadece Bünyan Ulu Camii’ni değil, Eretna Devleti’nin kurucusu Alaaddin Eretna’nın Kayseri’de Köşk Dağı’nda (şimdiki Gültepe Mahallesi’nde) 1339 yılında yaptırmış olduğu Köşk Menderesi3 ile yine Kayseri’de Yanıkoğlu Mahallesi’ndeki 1327 tarihli Emir Şahap (Kutluğ Tigin Hatun) türbesini de inşa etmiştir. Her iki eserde de Bünyan Ulu Camii’nde olduğu gibi mimar kitabeleri bulunmaktadır. Fakat bunlar da şimdiye kadar okunamamıştır. Köşk Menderesi’nin ortasında bulunan, büyük ebatta ve klasik Selçuklu tarzındaki kümbette Alaaddin Eretna, karısı Suli Paşa Hatun, oğlu Mehmed ve torunu Ali Bey’ler medfundur. Yapının tamamı, etraftaki revaklar ve girişteki iki katlı tonozlu mekanları ile bir mezar anıtı şeklindedir. Kayseri’de bir başka Evhadiye Tekkesi Gülük 1 Mehmet Çayırdağ, Kayseri’de Selçuklu Ve Beylikler Dönemine Ait Bazı Kitabe ve Mezartaşları, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi – 1984, S.XXXIV, s.43,60; Çayırdağ, Kayseri’de XIV ve XV. Yüzyıllarda iki Emir ailesi, Emir Zahireddin Mahmud ve Emir Şeyh Çelebi, Vakıflar Dergisi – 1998, S.XXVII, S-133-160. 2 Bünyan’ın ismi II. Abdülhamid dönemine kadar Sarımsaklı idi. Bu hükümdar zamanında, bir köy olan belde ilçe yapılmış ve adı Bünyan-ı Hamid (Hamid’in imar ettiği belde) olarak değiştirilmiştir. Daha sonra isim Bünyan olarak kalmıştır. Sarımsaklı, Soğanlı, Türkmen boy isimleridir. 3 Alaaddin Eretna’nın yaptırdığı Köşk Medresesi, aslında medrese olmayıp tekke (Hangâh) idi ve Sultan Eretna burasını Evhadüddin Kirmani tarikatına (Ahi Evran da bu şeyhin Kayseri’de talebesi idi) tahsis etmiştir. Çayırdağ, Kayseri Köşk Medresesi’nin Hangah (Buk’a) Olduğu Hakkında 1657 Yılında Alınan Mahkeme Kararları, ERÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, VI. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Kayseri – 2002, s. 259 – 280. Sayfa 2 / 4 Mahallesi’nde idi. Emir Davud’un yaptırmış olduğu bu bina yıkılıp yok olmuştur. Cami kitabesinde “Emirlerin Emiri, Adil, Müeyyed, Muzaffer, Fasıkları Kahreden, İsyankarları Mahveden” gibi üstün sıfatlarla anılan Zahireddin Mahmud hakkında yapmış olduğumuz çalışmalarda, onun kitabede geçtiği şekilde Tacıkızıl (altın taç) isimli babasının (ki yukarıda belirtildiği gibi asıl adı Esen Kutluğ idi) adına Kayseri’de bir mahallenin olduğunu, bu mahallede bir de mescidinin bulunduğunu Osmanlı Tahrir Defterlerinde görmekteyiz4 . Bu mahalle bugün sur içinde (İçeri Şar), Yoğun Burç ile Atatürk Evi arasında idi. Bu mescit de maalesef buradaki diğer mescitler gibi ellili yıllardan sonraki imar faaliyetleri arasında yok olup gitmiştir5 . Zahireddin Mahmud’un merkeze çağırılmasından 2 yıl sonra, 1335 yılında Sultan Ebu Said Bahadır Han vefat etmiş, devlette saltanat kargaşası çıkmış, hanedandan birçok üye, kendilerini destekleyen emirler sayesinde sultanlık iddiasına kalkışmışlardır. Bu karışıklıkta Emir Mahmud da bu saltanat kavgalarına iştirak etmiştir. Bu hadiseler arasında hanedandan Arpa Han’ı destekleyen Emir Mahmud 1339 yılında, bu sırada Anadolu Valiliği’ne tayin edilmiş bulunan ve hükümdar adaylarından Musa Han’ı destekleyen Celayir Şeyh Hasan tarafından, yanındakilerle birlikte Mugan Kışlağı’nda öldürülmüştür6 . Emir Mahmud’un evladından, kendisinden sonra Kayseri ve civarında Eretna ve Osmanlı idaresinde görev almış bir kısım idareciler ve şahıslar bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi Ürgüb’ün Taşkın Paşa (Damsa) köyünde cami, medrese ve türbe gibi sanat değeri yüksek birçok vakıf eserler bırakan oğlu Taşgun (Taşkun, Taşkın) Paşa’dır. Gerçekten buradaki eserler, Türk Sanat Tarihi’nde önemli yeri olan yapılardır. Hele caminin ahşap minber ve ahşap mihrabı harikulade sanat değerini haizdir. Bu minber ve mihrap maalesef camiden çıkarılarak önce Kayseri Müzesi’ne getirilmiş sonra da Ankara Etnografya Müzesi’ne taşınmıştır. Bugün bu eserler Etnografya Müzesi’nin en nadide eserlerindendir. Taşkın Paşa’nın Selçuklu tarzındaki kümbet türbesi de caminin bitişiğinde, külliyesine dahil olarak bulunmaktadır. Onunla ilgili fazla malumatımız olmayan hayatında, Eretna idaresinde yüksek bir emir olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır. 1350 tarihli bir satış senedinde kendisi, “Yüceler Yücesi, Bütün Yükseklikler Ve Güzel Huylar Sahibi, Büyük Adam, Devletin Direği, Hükümdarların Desteği, Sultan Ve Padişahların Güzidesi, Halk Babası” gibi yüksek unvanlarla anılmıştır7 . Yine Şerh-i İrşad isimli kitabın ithaf kısmında O, “Büyük Emir, Uyanık Vezir, Yükseklikler Semasının Kutbu, Feleküddin Taşkun Bey” olarak anılmıştır. Üstün sanat değerini haiz eserlerine bakıldığında onun sanata ne kadar önem verdiği, bu konuda nasıl yüksek zevk ve kültüre sahip olduğu anlaşılmaktadır. 4 Mehmet İnbaşı, 1500 (H.906) Tarihli Kayseri Tapu Tahrir Defteri, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kayseri 2009, S.7; Refet Yinanç - Mesut Elibüyük, 1584 (H.992) tarihli Kayseri Tapu Tahrir Defteri, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları – Kayseri 2009, s.39; Hüseyin Cömert, 19. Yüzyılda Kayseri, Kayseri 2007, s.168 5 Mehmet İnbaşı, XVI. YY. Başlarında Kayseri, Kayseri İl Kültür Müdürlüğü, Kayseri 1992, s.55. Bu defter Başbakanlık Osmanlı arşivinde 387 numarada kayıtlı olup Karaman ve Rum eyaletlerinin icmal defteridir. Defterde Kayseri’nin 199-231 sayfalarında kaydı bulunmaktadır. Tacıkızıl Mescidi 221. sayfadadır ve vakıfları kayıtlıdır. 6 Prof. Dr. Faruk Sümer, Anadolu’da Moğollar, Selçuklu Araştırmaları Dergisi I, Ankara 1970, s. 85-92, 93-95, 96. 7 M. Zeki Oral, Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Vakıflar Dergisi, 1962, S.V, s. 64, 65. Sayfa 3 / 4 Onun çok harap olan ve mülkiyeti şahıslara geçen medresesini, Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz esnasında kamulaştırmış ve restore ettirmiştik. Taşkın Paşa’nın külliyesindeki kümbetinde ve mezar taşında herhangi bir yazı ve tarih bulunmadığından onun ölüm tarihini bilmemekteyiz. Herhalde hayatında iken yaptırmış olduğu türbesine, ölümü ile kitabelerin yazılabileceğini düşünmüş ancak bu mümkün olmamıştır. Onun diğer yapılarında da tarih kitabesi bulunmamaktadır. Taşkın Paşa’nın ismi, dedesi Tacıkızıl gibi Kayseri’de bir mahalleye verilmiştir. 16. yüzyıl Osmanlı tahrirlerinde “Taşgun” ismi ile geçen bu mahalle8 , 20. yüzyıl başlarına kadar “Taşkıncık” şeklinde süre gelmiştir9 . Söz konusu mahalle şehirde, Düvenönü’nden Eski Sanayi’ye doğru giden caddenin (Osman Kavuncu Cad.) batısındaki Bozatlı-Küçük Mustafa mahalleleri yerinde idi. Taşkıncık Çeşmesi ismi ile şimdi yok olmuş tarihi bir çeşmeside vardı. Burada ona ait bir mescit de var mı idi, bilemiyoruz. Taşkın Paşa’nın çocuklarına gelince, bunlardan Süleyman isimli oğlu, yukarıda bahsi geçen Şerh-i İrşad isimli kitabın ithaf bölümünde “Yüce Emir, Şan Ve Şeref Sahibi, Muhterem, Sayısız İhsanlar Yapan, İkram Ve Şefaatler Babası” gibi övgülerle anılmıştır. Süleyman Bey’den başkaca bir malumat bulunmamaktadır. Yine külliyede baldaken tarzında, ayaklara dayanan kemerler ve bunların üzeri kubbe ve külahla örtülü türbede bulunan mermer lahit şeklindeki mezar taşlarında 1351 yılında vefat ettikleri yazılı olan Hızır ve İlyas Beğ ile 1355 yılında vefat ettiği yazılı Hasan Beğ’in Taşkın Paşa’nın yakınları, herhalde çocukları olduğu tahmin edilebilir. Devrin âdetine aykırı olarak babalarının isminin mezar taşına yazılmamış olması, bizim kati bir kanaate varmamızı engellemektedir. Ancak bu ölüm tarihlerinin Taşkın Paşa’nın yaşadığı zamana uyması ve Hızır Beğ’in aşağıda geçecek Kayseri’deki aile fertlerinin babası olarak gösterilmiş bulunmasından, bunların Taşkın Paşa’nın çocukları olmasında şüphe bırakmamaktadır. Taşkın Paşa’nın köyündeki eserlerine ait H.753, M.1352 tarihli vakfiyesinin vakıf kaydı, Karaman Eyaleti Vakıfları Tahrir Defteri’nde bulunmaktadır10 . Zehireddin Mahmud’un Kayseri’de isminin geçtiği bir başka belge, 1525 yılında Tekgöz Kaplıcası ve etrafındaki Kalkancık Köyü dahil çok büyük bir araziyi çocuklarına vakfeden Saide Hatun’un vakfiyesidir. Bu vakfiyede Saide Hatun, vakfettiği hamamı ve arazinin gelirlerini “Emir-i Muazzam Zahireddin Mahmud’un oğlu Emir-i Mükerrem ve Muhterem Taceddin Mesud’un torunlarından İbrahim Bey ve onun evladına tahsis ettiği” kayıtlıdır. Bu kayda göre Zahireddin Mahmud’un Taşkın Paşa’dan başka, yine üst rütbede görevlerde bulunmuş Emir Taceddin Mesud isminde bir oğlunun daha bulunduğunu anlamış bulunmaktayız. Yine vakfiyeye 8 İnbaşı, 1500 Tarihli Tapu Tahrir Defteri, s.7, İnbaşı, 1570 Tarihli Tapu Tahrir Defteri, s.25 Yinanç – Elibüyük, C.I, s. 32, 33. 9 Cömert, s. 85-89. 10 Prof. Dr. Ferudun Nafiz Uzluk, Fatih Devrinde Karaman Eyaleti Vakıfları Fihristi, Ankara 1958, s. 51. Kayıtta, Taşkın Paşa ve babası Zahireddin’in isimleri karıştırılmıştır. Sayfa 4 / 4 göre Taceddin Mesud’un sülalesi 16. Yüzyıla kadar devam etmiş ve bunlardan İbrahim isminde bir çocuğa ve ondan olacak torunlarına gelirler bağlanmıştır. Saide Hatun’un ise aileye ne türlü bağlılığı olduğu belli değildir. Herhalde İbrahim’in annesi ve ailenin gelinidir. Saide Hatun’un mezarının, vakfetmiş olduğu Kalkancık Köyü’nde bulunduğu vakıf kayıtlarında belirtilmiştir. Bugün de bu köyde tepelik bir alanda, sonradan yenilenmiş ve başka bir isimle anılan bir türbe bulunmaktadır. Bu türbede Saide Hatun’la birlikte aileden bazı şahısların medfun olduğu şüphesizdir. Zahireddin Mahmud ailesinden fertlere, yukarıda bahsi geçen 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı Tahrir Defterleri’nde rastlamaktayız. Buralarda kaydedildiğine göre, bu ailenin mülk ve vakıf olarak hisselerinin bulunduğu üç yer bulunmaktadır. Bunlar Sarımsaklı, Palas ve Kalkancık’dır. Sarımsaklı zaten kendi merkezleridir. Kalkancık ise yukarıda belirtildiği gibi aileden Saide Hatun’un vakfıdır. Bunlara ilaveten Palas’ta da hisseleri bulunmaktadır. 1484 tarihli tahrir defterinde (s.83,84) Sarımsaklı Köyü’nde Hızır Çelebi’nin oğlu Muzaffer Çelebi’nin köyün yarım mülk hissesine sahip olduğu kayıtlıdır. Buradaki Hızır Çelebi’nin isminin, Taşkınpaşa Köyü’nde mezarı bulunan Hızır Bey’den geldiği malumdur. 1500 tarihli defterde (s.105) yine Sarımsaklı Köyü’nde Hızır Beğ oğlu Mustafa (Muzaffer) Çelebi’nin mülkü bulunduğu kayıtlıdır. Yine 1500 tarihli defterin 106. sayfasında Palas Köyü’nde Hızır Beğ Çelebi’nin kızı İnam Paşa’nın mülkü olduğu kayıtlıdır. 1570 tarihli defterde (s.111) Sarımsaklı Köyü’nde Evlad-ı Tacıkızıl’dan Hızır Çelebi’nin oğlu Muzaffereddin Mahmud Çelebi evladının vakfı bulunduğu belirtilmiştir. Burada Muzaffereddin Mahmud’a dedelerinin isminin verildiği görülmektedir. Yine 1570 tarihli defterin 138. sayfasında Kalkancık Mezraası’nda, mezraanın (ekinlik) malikâne gelirinin (Saide) Hatun Mescidi vakfına ait olduğu belirtildikten sonra, o sıradaki vakfa tasarruf eden evladın Emir Mahmud’un oğlu Musa, Şemseddin’in oğulları Hoca Mehmed, İbrahim ve Seyfeddin ile Hamza kızı Mani (Mahi) oldukları kaydedilmiştir. Bu ibareden Şemseddin’in Saide Hatun’un kocası, Hoca Mehmet (Hacı), İbrahim, Seyfeddin ve kızı Sitti Hatun’un anneleri olduğu anlaşılmaktadır. 1584 tarihli defterde (s.191) yine Sarımsaklı Köyü’nde, Tacıkızıl evladından Hızır oğlu Muzaffer Çelebi evladının vakfından bahis bulunmaktadır. Aynı defterin 344. sayfasında, Kalkancık Köyü’ndeki Saide Hatun Vakfı’nın, Emir Mahmud oğlu Musa Şemseddin’in oğulları Hacı ve İbrahim ile Seyfeddin ve Şemseddin’in kızı Sitti, Hamza’nın kızı Mahi’nin tasarrufunda olduğu tekrar kaydedilmiştir. Saide Hatun vakfının evladı yani Muzaffereddin Mahmud’un torunları bugünde, Kayseri’de mevcuttur ve çeşitli soyadları bu vakıfta hisse sahibidirler. 01.03.2021 - Talas

Yorumlar